annemin hikayesi

annemin hikayesi
..bu tarafta işleri hallettikten sonra sıra oraya gelmişti. orayı ve onları da kontrol edip ertesi gün yapılacak nişana eksiksiz hazırlamak yada hazırlıklarını bitirmek için yola çıktım. yolda kafamda daha çok annem vardı ama. neden bana o kadar cüretkar davranmıştı? bu merak beni ziyadesiyle rahatsız ediyordu ama diğer yandan da onun geçmişini öğrenme isteği içgüdüsel bir dürtü haline gelmişti. ne vardı bu cüretkarlığın altında? beni, yani tek çocuğunu onlara yedirmeme isteği diyordum ama bu da yetersiz kalıyordu. başka bir şey vardı bu cömertliğin altında ve/veya olmalıydı. bir annenin kendi oğluna yapacağı bir cömertlik değildi bu. öyleyse altında daha önemli şeyler olmalıydı. annemin geçmişiyle ilgili bir takım sırlar olduğu düşüncesi netleşmeye başlamıştı kafamda. hatta emin olmaya başlamıştım. bir ön araştırma düşüncesiyle kendi köyümüze gitmeye karar verdim. hayatım boyunca sadece 2 kez gittiğim kendi köyüme. üstelik aramızda sadece 3 km vardı. büyükçe bir dağın yamacındaydı iki köyde. yamacın bir tarafında onlar ve diğer tarafında biz. annem güzel sanatlar resim bölümü mezunudur ve arada hem aldığı eğitimin gereği ve hem de hobi olarak resimler yapardı. sanırım 30 sene kadar önce ilgili fakültenin bulunduğu şehre göçmüşler. annem okuldan sonra babam ile evlenince anne-babası da yeniden köye dönmüşler. enteresan değil mi? anne ve babası kızlarına güvenmiyorlardı.ona ‘bekçi’lik yapma gereği duyuyorlardı. bunları ve daha bir takım ayrıntıları bildiğim halde hiç bu açıdan bakmamıştım. şimdi ise büsbütün şüpheyle bakıyordum.bekçilik yaptılarda ne oldu, sonuçta babam ile çıkmadılar mı? gerçi daha sonra evlendiler tabi ama sonuçta bir takım yakınlaşmalardan sonra evlllik oluyor. insan hiç yakınlık duymadığı biriyle evlenmez değil mi? yakınlıkta ‘temas’ demektir! bu arada şunuda belirtmek gerekir’ki, sonuçta üniversite okuyan bir kızdan bahsediyoruz. elbette her konuda hayata kendi bakışı ve buna istinaden değerlendirmesi olacaktı ve böylede olmalıydı. yani şimdi bu şekilde olunca taşlar yerine oturuyor. haliyle annem kendine göre gayet dengeli hayat yaşıyordu. benim kastettiğim anneannemin ve dedemin kızlarına olan güvensizliği. annemin kız kardeşi yani teyzem de hukuk mezunu ama onu beklemek için okuduğu şehre niye gitmediler? bu güvensizliğin altında ne vardı? sağında ve solunda tarlalar olan köy yoluna girdiğimde sözlüme uğramayıp yola devam ettim. üstelik dünürlerinin tarlasında çalışmakta olan sözlüm ve hanife abla el salladıkları halde. aynı yol bizim köye de gidiyordu ve önce kendi köyüme uğrayıp annemin kuzenleriyle görüşecektim. hayatım da sadece 2 kez gittiğim kendi köyüme 3. kez gelmiştim. köy meydanındaki kahveye oturup soğuk bir gazoz istedim.buz gibi gazozumu yudumlarken annemin kuzeninin oğlu yanıma geldiler. sarılıp öpüştükten ve hal-hatırdan sonra;
-len olum hangi ‘ürüzgar’ attı len seni buraya?
-diğer köyden söz kestik.buralara gelipte kendi köyüme uğramamk olmaz değil mi? hem sizi görürüm dedim.
-iyi etmişsin len
-eee, akrabayız sonuçta
-bunca sene sonra bunu hatırlaman güzel
-unuttuğumuzdan değil be kuzen, ayak varmıyo işte
-eee, siz birazda büyüksünüz! akrabayız ama ‘malın’ çoğu sizde
– o ne demek öyle?
-zenginsiniz demek. hahaa
-zaten bende ondan geldim
– korktuğum gibi yani
-yok ya, mallarımıza el koymaya değil, kolaçan etmeye geldim.
-buna sevindim len
-rahat ol kuzen
-tamam sağol
malların çoğu bizde olduğundan annem onların ekip biçmesine izin veriyordu. veriyordu ama hasattan kendi hissesine düşen payıda hesabına yatırtıyordu. derken söz dönüp dolaşıp yamacın öte yanındaki köyden yaptığım evlilik hazırlığına geldi. hepsi biliyordu haliyle ve;
– evleniyormuşsun yan köyden
-var öyle bir hazırlığımız. kısmet artık
-öle öle..ne desen kısmet işte
-tanıyormusun onları?
-yenimi aklına geldi soruşturmak?
-o nemek kuzen?
-ne, ne demek?
-yeni mi?
-bildiğim net bir şey yok kuzen, rahat ol
-eeee?
-yok, valla yok ya
-len kuzen, kulağıma kar suyu kaçır sonra üfle kurusun. üflemekle kurumayacağını sende biliyorsun
-sevgilisi var diyorlar. sonuçta akrabayız, uyarmak görevim
-hmm, kim olduğunu biliyormusun?
-ilçe merkezimizdeki bilmem ne restoranın sahibi
-hımmm, sen tanıyormusun bu adamı?
-esk**en oranın aşçısıymış. işler bozulunca mal sahibinden devralmış. karaktersiz biri olduğu söyleniyor
-nasıl yani?
-restoranın yeri ve konumu iyi ve patron ile de pek anlaşamadıklarından oraya göz koymuş diyorlar.
-biri satar diğeri alır. ticaret sonuçta bu
-bu öle değil ama
-nasılmış peki?
-önce yavaş yavaş kötü yemek yapmaya başlamış
-hmmm, sonra?
-sağda solda dedi kodu yapmaya başlamış. kasaplardan menşe-i belirsiz kötü et getiriyor. vicdanım sızlıyor ama ekmek parası işte ne yapayım gibi
-vay şerefsiz
-dahası var
-neymiş dahası?
-restorana gelen aile,kadına ve kızlara göz koymaya başlamış
-hmm
-adam iflastan kurtulmak ve hem de üç kuruş kazanmak için buna devir yapmış
-amacına ulaşmış yani
-evet
-helal olsun adama!
-????
-ne var? adam ince ince plan yapmış ve oya gibi işlemiş. böyle adamları takdir edeceksin!
şaşkın gözlerle bana bakarak,
-essahdan doğru diyon len
-bir ara gideyim, konuşayım şu adam ile
-bizde geliriz
-yok yok, yalnız giderim ben
-yalnız olmadığını anlasın len, o manada
hem akraba ve hem de tapusu bizde olan malları düşük pay karşılığı kullandıkları için beni sahiplenmeye çalışıyordu.değişik konularda epey muhabbet ettikten sonra sözü anneme getirdim ve;
-neyi merak ediyorum biliyormusun?
-neyi?
-koca sülalede sadece annem ve teyzem okumuş. enteresan değil mi bu?
-değil!
-niye?
-onlar rahat büyüdüler
-yani?
-hem ekonomik hem davranış olarak
-ekonomi davranışı belirliyor diyorsun yani?
– o nasıl bir laf kuzen öyle?
-nasıl?
-çok süslü len
-gerçeğin kısa yoldan tarifi
-oooo, aha bi tane daha!
-hahaaa
-gurur duydum len
-teşekkür ederim
-davranış derken tam olarak neyi kastetdin?
-zengin olduklarında çevreyi pek takmıyorlardı
-annem duyarlı bir kadındır. kimseleri hakir görmez. hal ve hareketlerinde çevre tepkisini göz önüne alır
– doğru diyorsun ama buraların kaldıramayacağı giyim tarzı ve yaşam şekli, vs..vs..işte
-yani?
-iki kızkardeş yazları sık sık plaja inerlerdi
– eee, ne var bunda?
-arada bir olabilir ama sık sık olunca dikkat çekiyor. kırsal buralar be kuzen. sana göre normal olan bize göre olmayabiliyor. annen ve teyzen kendilerine göre normal bir hayat yaşıyor ama bizce göre kafalarına göre
-siz o hayatı yaşayamadığınız için kıskançlık ile bakıyorsunuz. olay bu!
-belki de haklısın. bişi diyemem
muhabbet bu noktaya gelmişken iyice deşmeye karar verdim. yaşça benden 8-9 yaş büyük olan bu bu kuzen mutlaka bişiler biliyor olmalıydı ve;
-annemin sevgilisi varmıydı?
-o nasıl laf len öle?
-kulağıma bişiler geldi bir zaman. ondan sordum. garipseme lütfen ve bana doğruyu söyle. ben sadece sevgili iddialarını merak ediyorum
-hmmm, sen demin para hayatı belirler demedin mi?
-evet ama bu ince bir nokta
aslında olta atıyordum ve tabiki böyle bir laf olmamıştı . olamamıştı ama kuzenin yüz ifadesi ve kısa sürelik suskunluğu mide bulandırıcıydı. ben sadece annemin geçmişini merak ediyordum. yani bana karşı yaptığı çıldırtıcı cömertliğin altında ne vardı?
-ne sustun kuzen?
-bunlar iyi şeyler değil geçmişte ne olmuşsa olmuş. bu kadar seneden sonra bunlar konuşulmaz ve konuşulmamalı da zaten
-bırak gevelemeyi kuzen. bana sevgili olayını anlat
-bunca sene geçmiş, doğru olsa ne olacak olmasa ne olacak?
-seni bekliyorum
-ilçede lise okurken bir kaç oğlan ile çıktığı söylendi
-bir kaç?
-bir kaç dediğim konuştuğu oğlan bunu terk edince oda onu kıskandırmak için başka oğlan ile çıkmış
-hmmm, sonra?
-anneni iki değişik oğlan ile görenler dedikoduya başlamışlar. remzi ağanın kızına oğlan dayanmıyor diye.
-şerefsizlik bu
-evet.
-sonra?
-deden okuldan aldı. ortalık sakinleştikten sonra tekrar gönderdi. böle böle liseyi birdi annen
-anlatmadığın ayrıntılar var gibi
-bak kuzen bahsettiğin kişi senin annen. her kızın konuştuğu, çıktığı ve hatta öpüşüp koklaştığı yari olabilir. büyütme bu kadar. üstelik bu konuları bu kadar deşelemen iyi değil
-neden?
-annenden bahsettiğimizi tekrar hatırlatırım
-tamam kuzen, haklısın. annem de olsa o bir birey ve onunda kendi dünyası var ve oğluda olsam o dünyaya girme hakkım yok
-aferin. doğrusu bu
teşekkür edip ayrıldım. sözlümün köyüne giderken aklımda çok şüphe kalmamıştı. annemin geçmişinde bişiler vardı ve kuzen bunları biliyordu. biliyordu ama oğlu olduğumdan saklıyordu.bu düşünceler içinde sözlümün köyüne geldiğimde doğru hanife abaya gittim. zira dünürlerinin tarlasında beraberdiler ve yine beraberdirler diye düşünmüştüm. düşüncemin doğru olduğunu varınca gördüm. avluda çay içiyorlardı.kocası, derya ve deryanın nişanlısı da ordaydı.banada verdikleri çayı yudumlarken sözlüm birden sordu;
-kendi köyünemi gittin?
-evet
-niye?
-yarın nişanımız yokmu?
-aaaa, ayarladın mı her şeyi?
gözleri dolmuştu. kollarını boynuma doladı ve yüzümü-gözümü öpe öpe teşekkür etti. ablası yani hanife aba o sırada çayı ısıtmak için ocağa götürecekti ve ayaktaydı. amını masanın ucuna dayadı ve bana bakarak;
-eee, şimdi hakettin her şeyi
amını masanın ucuna dayayıp gözlerime baka baka ‘şimdi hak ettin her şeyi’ demesi unutulmaz bir andı. bu kadının dişiliğini bu kadar etkili kullanması bana göre takdire şayandır. her kadının yapamayacağı bir kullanıştır bu. enişte bu güzel haberi kutlamak lazım dedi ve damadına para verip büyük rakı ve mangallık bişiler getirtti. damat istenenleri getirdikten sonra bana; enişte ablamlar deryayı yemeğe çağırdılar, biz oraya gidiyoruz. kusura bakma dedi ve deryayı alıp ablasına gittiler.daha iyi olmuştu! ortalık sakinleşmişti epey. hanife abla çok neşelenmişti ve o neşe içinde mangalı hazırlamış ve bir yandan odunların kömüre dönüşmesini bekliyorken diğer yandan da hemen önündeki küçük bahçesinden topladığı domat-biber gibi sebzelerden salata hazırlıyordu.sözlüm de boş durmuyor ve eniştenin doldurduğu kadehlerimiz için mutfaktan buz getirmişti.daha bir yudum almıştım ki beni içeri çağırdı. mutfağa doğru gittiğimde birden durdurdu ve duvara dayayıp üzerime atıldı. bir yandan öpüşürken bir yandan da sikimi ovuyordu.
-fazla içme
-neden? bu gece bana lazımsın!
-bende seni özledim
– zaten çok doluydum ve birde üstüne bu haberi verince tamam oldu. geberiyom azgınlıktan len. amımı kıçımı, neremi istersen sik.
şalvarını külotuyla birlikte indirdi ve ıslak külotunu gösterdi. bu haraketi benide azdırdı. hanife abanın deminki haraketi ve şimdi bu. tam şalvarını iyice sıyırıp domaltacaktım ki enişte seslendi;
-bacanakkkk, hadi yavv. rakı ısındı be ya
-tamam enişte, geliyom
derken hanife abanın sesi duyuldu;
-rahat bırak gençleri, hasretleri dinsin az!
ben bu arada sözlümün ıslak amını yalıyordum. azgınlıktan çok fazla dayanamadı ve iniltiler eşliğinde ağzıma boşaldı.kendi beline bulanmış bu amı zevk ile yalayarak temizledim. sözlümün yüzü terlemişti. mutfağın lavobasında yıkadı ve tekrar bana sarılarak teşekkür etti. istersen emerek boşaltayım dese de hayır uygun zaman ve yer değil, gece evde boşaltırsın diyerek masaya döndüm. arkamdan gülümseyerek tamam dedi. hanife ablada yavaş yavaş kanatları ve bagetleri mangala sıralamaya başlamıştı. bir ara daha olmadı mı bunlar diyerek ona döndüğümde o küçük siyah gözleriyle bana baktığını gördüm. istek vardı bakışlarında. istek beni çok sevdiğinden ziyade işlerin yolunda gitmesindendi. eee, yarın kızkardeşi benim ile nişan yapacaktı.verdiği ’emeklerin’ boşa gitmediğini görmek onu mutlu ediyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir